“O Gün İçin Bir Şemsiye”, Wilhelm Genazino’nun “Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk” adlı eserini okuyup hayran kaldıktan sonra, onun referansıyla aldığım ve aynı keyifle okuduğum ikinci kitabı.
Wilhelm Genazino; Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı, Camus’nun Yabancı’sı ya da Saul Bellow’un Boşlukta Sallana Adam’ı ile akrabaymış hissi veren karakterleri anlatmakta oldukça başarılı. Bu kitabın isimsiz kahramanı, gözünü çevirdiği her nesnede varoluş ve anlamsızlık adına sızan ne varsa anında yakalayan biri. Bunu bilerek ya da çabalayarak yapmıyor. Sanki, baktığı her şeyin dökülen, ufalanan yanlarını gören bir gözü var.
Kırk altı yaşında, işi pahalı ayakkabılar satan bir firmanın mallarını piyasaya çıkmadan önce deneyip, rahatlıkları hakkında rapor yazmak olan biri var karşımızda. Sevgilisi Lisa tarafından birkaç ay önce terk edilmiş. Boşluk hissettiği kesin ama buna ayrılık acısı demek zor. İşinin gereğinden mi yoksa hayata ancak gezinerek dayanabildiği için mi bilinmez, neredeyse sürekli sokakta. Sanki kalemden çok bir kameranın iş gördüğünü düşündüren sayfalarda, bazen düşen bir sakıza, bazen balkonda kocasının iş gömleklerini asan bir kadına, bazen de bir kuaför salonundaki lavabonun içine bakıp, görüntünün ne vakit bu kadar bıkkınlık ya da hüzün veren bir şeye dönüşüverdiğini anlamıyoruz bile.
Kitabın ayaklarını sürüyerek yaşayan kahramanı, varoluşu üzerinde -onun deyimiyle- icazetinin olmamasını en büyük sorunu olarak dile getiriyor. Kendisi arada bir hüzünlü çocukluğuna ve annesine nokta atışı geri dönmeler yapsa da, çocukluğu hakkında konuşmak isteyenlerin önünü kesiyor hemen. Dünya ile ilişkisini sürdürmek için görüntülerin yatıştırıcılığına sığınan, delirip ceketini bir çalılığa atmaktan ve ona saatlerce bakmaktan korkan böyle birinin hayattan tamamen kopmasın bekleyebilirsiniz ama keyif duygusu eksik olsa da bir arkadaş yemeğine katılabiliyor ya da saçını kestirmeye gittiği kuaförüyle sevişebiliyor. Cansıkıntısı ve manasızlık kitabın atmosferi gibi. O da bundan sıyrılmak istercesine ayakkabılarını giyiyor, sokakları arşınlıyor.
Son zamanlarda gördüğüm “İsmiyle, içeriğiyle, ne çok örtüşmüş” dedirten, David Drummond elinden çıkma çok güzel bir kapağı var kitabın. “Eriseniz de gidecek yeriniz yok. Belki sızabilirsiniz anlatarak” der gibi. Belki.
Wilhelm Genazino felsefe ve sosyoloji eğitimi almış Alman bir yazar.73 yaşında. Uzun yıllar gazetecilik, oyun yazarlığı da yapmış. “O Gün İçin Bir Şemsiye” ile 2004 yılında Georg Büchner Preis ödülünü kazanmış, okunası bir kitap.
Kitaptan: “Bazen benimle ilgili yaşadığı hayal kırıklığından dolayı ağlardı Lisa. Ne zaman saçını yıkasa içten gelen bir ağlama krizine tutulurdu. Otururdu ve ağlardı öylece, kafasına sardığı bir havlu, yüzüne bastırdığı bir başka havlu ve omuzlarına attığı bir diğer havluyla. Ben de onun yanına otururdum, bazen de elini tutardım, bu çok hoşuna giderdi Lisa’nın, gel gelelim o esnada ben saç yıkamakla ağlamak arasında bir bağlantı olup olmadığını düşünürdüm. Ben saçlarımı çok nadir yıkarım ve belki bu yüzden neredeyse hiç ağlamam. İnsanın tüylerini diken diken eden bu tür cümleler yüzünden öğleden sonraları artık yaşamadığım fikrine kapılıyorum. Prensipte sadece öğleden önceleri, dışarıda dolanırken ve bu arada birkaç kuruş para kazanırken yaşıyorum artık, gelecek günlerde de beni bundan başka bir şey beklemiyor. Öğleden sonraları kişiliğimde bir tür ufalanma vuku buluyor, bunun karşısında savunmasız kalıyorum, lif lif ayrılıp tarazlanıyorum. O zaman hayatta önemli ve önemsiz şeyler olduğunu unutuyorum, çünkü önemsiz bir şey içime sızıyor ve bir türlü yakamı bırakmıyor. Şimdi de böyle işte.”
Yazar: Wilhelm Genazino
Yayınevi:Jaguar Kitap
Çevirmen:Çağlar Tanyeri
COMMENTS